Daha önce, bilimkurgu filmlerinde karşımıza çıkan akıl yoksunu uzaylılar hakkında birkaç kelam etmiştik. Ancak çok bilimkurgu filmi ve bu filmlerde gerzeklikte yahut psikopatlıkta sınır tanımayan çok ırk var. Kaldığımız yerden devam edelim:

Akılsızlıkta olmasa da, psikopatlıkta nobel ödülünü hakeden ırkı ilk sırada dile getirmek olmazdı. Biliyorsunuz, Dünya dışı bir uygarlık bize çözmemiz için kırk takla atmamız gereken ama bir şekilde çözmeyi başardığımız bir sinyal gönderir. Sinyali çözdüğümüzde bunun bir uzay aracının planları olduğunu anlarız ve harala gürele aracı yapmak için çalışmalara başlarız.

Sevinçten ve heyecandan gözü dönmüş bilim insanları, aracı bitirdikten sonra kameralarını, kayıt cihazlarını kaptıkları gibi, Cevat Kelle teçhizatıyla kuşanıp uzaylı dostlarımızı ziyarete giderler.

Bizi ayaklarına çağıran, onca yol tepip gittiğimiz ama, kafamızı okşayıp evimize eli boş geri gönderen psikopat uzaylı (The Contact).

 

Ama o da ne? İnsan kılığına girmiş çatlak bir uzaylı, “siz ne şeker şeylersiniz, canlarım benim” temalı bir konuşma yapıp, bir de yapılan tüm kayıtları silip bilim insanımızı geriye postalarlar. La milyar dolarları döktük, insanları seferber ettik, çılgınca bir histeriyle sizle tanışmaya geldik. Nedir olayınız, nedir derdiniz? Dalga mı geçiyorsunuz, bu nasıl bir kendini beğenmişlik, nasıl bir psikopatlıktır? Ağam uzaylılar bizimle eğlenir işte, olay bu.

Bunların yıldızlararası yolculuk yapabilme yanında, suda da yüzebilen gemilere sahip bir türü daha var. Artık niye ve niçin gelmişler bilmiyoruz ama, ABD kıyılarına (Filipinler civarına, Antalya sahillerine gelecek halleri yok, ABD iyidir) inerler ve cart diye kalkanlarını çalıştırıp tatbikat yapan savaş gemilerini patlatmaya başlarlar. Bakın bu uzaylılar biraz daha medeniler, çünkü elbise giymeyi öğrenmişler. Anadan üryan yalınayak başı kabak gezmiyorlar ortalıkta. Ama,canlarım, teknolojide aşmışsınız, uçmuşsunuz da, “güdümlü füze” denilen şey sizde yok mudur? Abi yapmadınız mı öyle birşey, niye yapmadınız, manyak mısınız? Şu kıçı kırık teknolojimizle biz bile bin kilometre öteden hedefi sıfır hatayla vuran füzeler geliştirmişiz, biz, biz!

Güdümlü füze mi? O da ne, bizim havalı görünümlü döne döne gelen, ışıklar saçan bombalarımız var (Battleship).

 

Sonuç? Ne olacak, hep ıskalayıp durdular bizi. Sonuçta da hepsinin çanına ot tıkayıp Valhalla’ya postaladık. Hem de İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma antika bir savaş gemisi ve akşamdan takma dişlerini bardağa koyup uyuyan bir grup emekli asker dedeyle.

Daha önce ana gemilerine bilgisayar virüsü yerleştirip patlattığımız gerzekliğin kitabını yazmış olan ırk, geçtiğimiz yıllarda intikam için geri dönmeye karar vermişti. Geldiler, yine çil yavrusu gibi Dünya’yı istila ettiler. Yine diplomasi yok, yine bir “konuşarak anlaşalım” yok. Ama savaş teknolojileri aşmış uçmuş her zamanki gibi (güdümlü füze yine yok, civ civ lazer var ancak). Bu sefer kafayı çalıştırmışlar birazcık, bilgisayarlarına antivirüs yazılım yüklemişler. Yüksek zeka örneği sergiliyorlar.

Okul otobüsü peşinde koşturan istilacı kraliçe. Kızım senin askerlerin yok mu, ne işin var savaş meydanında, deli misin, manyak mısın? (Independence Day 2).

 

Ama o da ne? Yanlarında “kraliçelerini” getirmişler. A aaaa manyaklara bak! Genel bilimkurgu kanunudur, kraliçeyi öldürürsen uzaylılar ne yapacaklarını şaşırırlar, hemen yenilirler. Acımadan öldürdük kraliçelerini, gözünün yaşına bile bakmadık. Ahmaklıkta sınır tanımayan geri kalanlarını da teker teker avladık, mis gibi oldu ortalık, tertemiz…

Uzaylıların hepsi ahmak değil tabii ki. Psikopatlıkta zirve yapmış olanları var. Canları sıkılır, Dünya’ya bir tane robot, bir tane de kendilerinden birini yollarlar. Sebep? İnsanlık kötü, insanlık bozulmuş, yazık ediyorlar güzelim gezegene. Toplayalım oradan her canlıdan bir tane, Nuh’un gemisi misali alıp götürelim, sonra da hepsinin köküne kibrit suyu dökelim, öldürelim, yok edelim, katliam yapalım, soylarını kurutalım! Mantık böyle, bu arkadaşlar soykırım uzmanı.

Sevgi neydi? Emekti… Ahan da bu soykırımcı yakışıklı uzaylıya sevgi verdik, aşk verdik (The Day The Earth Stood Still).

 

Soykırım yapacaklar ama, arkada “ulvi ve iyi niyetli”ler. Hayvanları, bitkileri korumayı amaçlıyorlar, çevreciler, yaşama saygı duyuyorlar. Yersen tabii. Ama bilimkurgu filmi kuralları burada yine devreye giriyor: Son derece ahlaklı Psikopatlar olan bu uzaylı dostları ikna etmek gerekiyor. Kim yapacak bunu, neyle yapacak? Sıradan biri yeterli; aşk var, sevgi var çünkü. Bakın, aşk, sevgi falan önemli. Uzaylıya anaç bir hanım abla verir bu zehiri ve hooop, Dünya kurtuldu. E kuşlar böcekler, çevreci hassasiyetleriniz falan? Neysse…

Gerzeklikte sınır tanımayan uzaylılarımız elbette burada da bitmedi. Devam edeceğiz…

Zafer Emecan

Kapak Fotoğrafı: Star Trek Orjinal Seri’deki, hayatı vur patlasın çal oynasınla geçen uzaylı karakterlerden biri olan Mudd.