Hayır, olamazdı. Evet, en baştan bunu söylememiz doğru olmadı ancak, bu yazıyı izah etmek için yazdık. Merak ediyorsanız, sebeplerini aşağıda okuyabilirsiniz…

Aslında Dünya yörüngesine (belki bir çarpışma sonucu) saçılacak olan moloz yığınları, birkaç on bin yıl gibi kısa süreliğine kaba da olsa bir halka oluşturabilir. Dört milyar yıl kadar önce Ay’ın oluşumuna neden olan çarpışma sonrasında, gezegenimizin çevresinde bu tür bir halka oluşmuştu. Ancak, bu halkanın kalıcı olabilmesi için dünyamızın bazı yardımcılara, hatta biraz daha fazlasına ihtiyacı var.

Gezegenlerin çevrelerinde oluşan halkalar, sahip oldukları uyduları ile aralarında yaşanan kütle çekim savaşının tutsakları sayılabilir. Yani bu uydular bir anlamda halkaları ana gezegenin iştahlı yutma arzusundan koruma görevini yerine getirirler. Satürn‘ün çevresindeki halkaların her biri, ayrı bir uydusunun etkisiyle yerinde durur ve yaşamını sürdürür.

Satürn Halka
Cassini Uzay Aracı’nın kameralarından; Satürn’ün halkalarının çok detaylı görünümü. Bu fotoğrafı elde edebilmek için araç Satürn’ün tam arka tarafına geçerek Güneş’in halkalardan yansıyan ışığını en verimli biçimde yakaladı ve özel filtreler de kullanarak çekimi gerçekleştirdi.

 

Yine de bu yeterli değildir. Halkaları oluşturan küçük parçacıklar, yörüngede dönmelerini sağlayan momentumlarını görece çabuk yitirirler ve önünde sonunda gezegenin kütle çekimine yenilerek dağılır ve yüzeye düşerler.

Yani, bu halkaların sürekli yeni malzemelerle beslenmesi gereklidir. Bu malzeme de tahmin edeceğiniz gibi uydulardan saçılan toz, buz ve kaya parçalarıdır.

Aynı zamanda Satürn gibi parlak ve geniş halkalara sahip olabilmek için Dünya’nın Güneş’ten uzak olması gerekir. Çünkü halka yapısının ana öğesi su ve karbondioksit (hatta bazen azot) buzudur. Fakat gezegenimiz Dünya, Güneş’ten yörüngesinde buz yapılarının katı halde kalamayacağı kadar fazla ısı ve ışık alıyor. Bu durumda, bir halkamız olabilmesi için elimizdeki tek malzeme kalıyor; taş ve kaya parçaları

Uranus_rings_and_moons
Hubble Uzay Teleskobu’nun kızılötesi ışık altında görüntülediği Uranüs ve acınası haldeki halkaları.

 

Ancak, yukarıda söz ettiğimiz gibi bu taş parçaları uzun süre yörüngede kalamazlar. Var olan tek uydumuzun bize sağladığı lagrange noktalarında böylesi bir kaya halkası oluşmuş olsaydı bile, zamanla bunlar gerek Dünya, gerekse Ay tarafından kütle çekim etkileri ile yutulup yok edilecekti. Ki milyarlarca yıl önce edildi bile.

Üstelik, kayasal yapılı halkalar maalesef “parlak” değildir. Örneğin Jüpiter, Neptün ve Uranüs‘ün bu şekilde büyük kısmı kaya parçaları ve tozdan oluşan ince halkaları vardır. Ancak, bu halkalar Satürn’ün buz yapılı halkalarına oranla o kadar sönüktürler ki, görünür ışıkta farkedilmeleri neredeyse imkansızdır.

Dünya Halka
Halka manzaralı bir gece göğü; güzel ama imkansız bir hayal bizler için… Yine de, halkalarımız olsaydı, geceleri bulunduğumuz enleme bağlı olarak buna benzer bir manzara görecektik.

 

Yani, sözün özü; bir kayasal yapılı halkamız olsaydı bile, pek havalı durmayacak, gece göğümüzü maalesef süsleyemeyecekti. Şansımıza küsmemize gerek yok ama. Çünkü eğer buz yapılı bir halka sahibi olabilecek kadar Güneş’ten uzak olsaydık; gezegenimiz sıvı halde suya sahip olamayacağı gibi, bizler de hiçbir zaman var olamayacaktık.

Not: Bir gezegendeki halka yapısının nasıl kalıcı olabileceği hakkında daha iyi fikir sahibi olabilmek için, şu yazımızı okumanız gerekir.

Zafer Emecan