Türk bilim insanlarının yaptığı araştırma, meteor düşmesi sonucu öldüğü kayıtlara geçen ilk insanın Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşadığını ortaya koydu.

Gezegenimize sık sık irili ufaklı göktaşları düşüyor ve bu düşen göktaşlarının bir kısmı gözlenip kayıt altına alınıyor. Daha büyük bir kısmı ise, okyanuslara ve yerleşimin olmadığı ıssız bölgere düştüğü için gözden kaçabiliyor. Fakat, göktaşı düşmesi sonucu yaşanan can kayıplarına yönelik elimizde bir vaka kaydı yok.

Örneğin geçtiğimiz yıllarda Sarıçiçek‘e düşen göktaşı ülkemizde büyük heyecan ve biraz da “kısa yoldan zengin olma” hevesi yaratmış olsa da, bu olay ne can kaybına, ne de maddi zarara yol açmıştı. Aynı biçimde Rusya göklerinde infilak eden bir göktaşı bina camlarının kırılması sonucu hafif yaralanmalara ve maddi hasara yol açmış olsa da, yine bir can kaybı olmamıştı.

Yaralanmaya yol açan kayıtlı ilk vaka, 30 Kasım 1954’te ABD Alabama’da yaşayan Hewlett Hodges isimli bir kadının evinin çatısına düşen meteordan kaynaklı hasar nedeniyle yaralanması. Fakat ne eski çağlarda, ne de modern çağda elimizde meteor çarpması sonucu ölen birine ait kanıt bulunmuyor.

Ancak Ozan Ünsalan ve Altay Bayatlı yaptığı, sonrasında ise NASA SETI’den Peter Jenniskens‘in de katkı sunduğu araştırma, elimizde göktaşı kaynaklı can kaybına ait tarihi bir belge olduğunu ortaya çıkardı. Ancak, bu çalışma maalesef ülke basınımızda yanlış biçimde yansıtıldı. Makale yazarlarından Doç. Dr. Ozan Ünsalan bu durum hakkında şunları söylüyor:

“Bu haberlerde bazı yanlış noktalar gözümüze çarptı. İngiliz bilim insanlarının yapmış olduğu çalışmalardan bahsediliyor. Sanki İngiliz bilim insanları bizim devlet arşivlerimize girmiş ve burada bu araştırma sonuçlarını ortaya çıkarmış oldukları gibi bir izlenim. Bu çalışmalar tamamen ülkemizde gerçekleştirilmiş oldu, Türk bilim insanlarının ortaklaşa disiplinler arası çalışmaları ve NASA’dan da katkılar sonucuyla bu bilimsel çalışma dünya çapında ses getirdi.”

Osmanlı devlet arşivlerini inceleyen araştırmacılarımız, üç adet el yazmasına ulaştılar. Bu el yazmaları, şu anda Irak sınırları içinde kalan Süleymaniye’de yaşanan 22 Ağustos 1888 tarihli bir olaya ait görgü tanıklarının ifadeleri içeriyor.

Meteorların yüksek hızla atmosfere girdikten sonra yüzde 95’lik kütlesini kaybettiğini anlatan Doç. Dr. Ozan Ünsalan, söz konusu olayın bilimsel yönünü günümüzden bir örnekle şöyle açıklıyor:

“Önceki yıllarda yaşanan Bingöl’ün Sarıçiçek köyündeki olayı hatırlamak gerekirse, atmosfere girmeden önceki gök taşı 4 ton kadardı. Atmosfere girdikten sonra parçalandı ve geriye kalan 17-20 kilogramlık bir kitleden bahsediyoruz. Ama demek değildir ki dünyaya girmeyecek ve birisini öldürmeyecek. Osmanlı döneminde yaşanmış böyle bir vaka ile karşı karşıyayız. O dönemde de meteor bir bölgeye yağıyor parçalanarak, bir kişinin ölümüne ve bir kişinin de yaralanmasına, felç olmasına neden oluyor. Osmanlı döneminde yaşanan bu olay son derece ender bir durum.”

Görgü tanığı ifadelerine göre, gökten bir cisim hızla yaklaşıp gökyüzünde patlamış ve ortalığa 10 dakika boyunca yağmur gibi kaya parçaları saçılmış. Saçılan parçalar bir kişinin ölümüne, bir kişinin de felç olmasına yol açmış. Dönemin Süleymaniye valisi, olayın yaşandığına ilişkin bir mektubu, II. Abdülhamit‘e eşliğinde bir göktaşı parçasını da ekleyerek göndermiş.

Makale yazarlarından arkeolog ve sanat tarihçisi Altay Bayatlı; “Abdülhamid Han, o dönemde bölgelerindeki valilerden yaşananlarla ilgili sürekli bilgi, yani tahrirat (resmi daire tarafından yazılan yazı) istiyor. Devlet arşivlerindeki bu belge de bir tahrirat belgesidir. Musul Valisi Darendeli Mustafa Faik Paşa merkeze bu bilgiyi gönderiyor. Gönderdiği belgede taş yağdığını, Süleymaniye’nin doğusundaki Dilaver köyünde bir kişinin öldüğü ve bir kişinin yaralandığını anlatıyor belgede. Dünyada ilk olma özelliğiyle de bu yüzden önemli bir belgedir.” diyor.

Meteoritics & Planetary Science‘da yayınlanan makalede bu olayı inceleyen araştırmacılar, “Bu bulgular, göktaşlarının ölüme ve yaralanmalara neden olduğu tarihsel başka kayıtların da hala mevcut olabileceğini gösteriyor” diyorlar.

Şu anda araştırmacıların amacı, mektupla birlikte gönderilmiş olan meteoriti bulabilmek. Sıkı bir şekilde kayıt ve arşiv tuttuğu bilinen Osmanlı İmparatorluğu’nun bu meteoriti de sakladığını, şu anda arşivlerde bir yerde veya bir müzenin deposunda bulunabileceğini düşünüyorlar. Eğer bu meteorit bulunabilirse, bilinen ilk meteor çarpmasından kaynaklanan can kaybı da kanıtlanmış olacak.

Söz konusu makaleye bu linkten ulaşabilirsiniz.

Hazırlayan: Zafer Emecan